Sydney’de ev kiralamak nasıl işliyor?

Merhaba yeniden yaz mevsimi!

Türkiye’den dönüp ayağımızın tozuyla bir arkadaşımızın 38. yaş gününü kutlamaya gittik. Komşular, tanıdıklar, Türk arkadaş grubumuz, cümbür cemaat oradaydık. Çok güzel bir çilingir sofrası eşliğinde sohbetler edildi, yemekler yenildi.

Ece & Batur’s Mansion

Bizim küçük grubumuzda çoğunluk artık işini oturttu, düzenini kurdu. Vatandaşlıklarını alanlar oldu. Evlenenler oldu. Sıra belki ev almak, belki ev hayvanı sahiplenmek, belki de aileyi genişletmek gibi konulara gelmişken, hakikaten bu kadar uzakta, böyle bir grubumuz olduğu için çok şanslı hissediyorum kendimi. Hepimiz çok tatlıyız.

“Türkiye’de neler yaptık?” kısmını geçiyorum. Çünkü her şey çok güzeldi. Şimdi geçen bu bir aylık ziyaret sonrasında sırada kendimize kalacak ev bulmak vardı. Gitmeden önce paylaşımlı evimizi boşaltmış ve tüm eşyalarımızla birlikte Ali&Başak’ların evine yerleşmiştik. Ayağımızın tozuyla, geldiğimiz haftanın sonuna gezilecek 8 tane ev ayarladık. Bondi çok fazla insan trafiği alan bir bölge olduğundan, yaz-kış kiralık ev ilanı bolca bulunuyor.

Peki nasıl ayarladık bu evleri? Burada kiralık veya satılık evleri bulabileceğin iki ana internet sitesi var. Bu sitelerin telefon için uygulamaları da var. Oturmak istediğin mahalleyi seçip, diğer birtakım istediğin özellikleri de filtreleyip, evleri favorilerine ekleyebiliyorsun.

Biz kendimize göre 8 tane ev belirleyip, Cumartesi sabahı saat 8’de Bondi’daydık. Her bir evin ortalama 15 dakika gösterim süresi var. Evleri de emlakçılar gösteriyor. Bu kısa sürede görüp, karar verip, fotoğraf çekip, notunu alıp çıkıyorsun. Eğer tutma ihtimalinin olduğunu düşünüyorsan, emlakçıdan başvuru yapabilmen için link göndermesini istiyorsun. Sonra koştur koştur ikinci eve…

Biz şanslıydık çünkü yürüyerek yetişebileceğimiz uzaklıkta ki evlere bakıyorduk. Buna rağmen bol koşturmacalı ve bol terlemeli bir süreç geçirdik. Biraz da bu sebepten hemen ilk hafta bu işi halletmek istiyorduk.

Zannediyorum 4 ev gezdikten sonra, sıra resimlerini çok beğendiğimiz eve gelmişti. İlk kez bir eve bakmaya gelen bu kadar kişi görüyorduk. 1+1 olması, çamaşır makinesinin ve bulaşık makinesinin daire içinde olması ve ve ve en güzeli devasa bir arka bahçesinin olması bizi kalpten vurmuştu. Gerçek hali bizi daha çok etkilemişti. Evin minik bir kot farkından dolayı salondan yatak odasına geçebileceğin basamakları vardı. Böyle küçük karakteristik şeyler benim hep çok hoşuma gitmiştir. O minik basamaklara da vuruldum yani. Ek olarak açık mutfağı vardı. Özgür de benim kadar etkilenmişti haliyle ve direk başvuracağımızı emlakçılara belli ettik. İletişim bilgilerimiz alındı ve başvuru için linki göndereceklerini söylediler. İçimizde bir heyecan bakacağımız son eve gittik ve orasının sadece 5 aylık kiracı istiyor olması sebebiyle vazgeçtik.

Sneak peek ;)
Sneak peek 😉

Aynı günün gecesinde başvuru linkini yolladılar. Şimdi, insan sanıyor ki kişisel bilgilerini gireceksin sisteme ve başvuruyu yollayacaksın. Ama öyle değil. Vizeye başvururken maaş bordronu isterler, bankada ne kadar para var onu görmek isterler ya, aynı şeyleri ve fazlasını eski referanslarını, bordronu, ödenmiş faturalarını, kimlik bilgilerini kısaca sana güvenmesi için ne gerekiyorsa sisteme yüklemen gerekiyor. Ve bir şey daha. Kira! Biz diğer olası rakipleri elemek için istenen kiradan 10 dolar fazla veririz dedik. Bu taktiği tabi ki deneyimli arkadaşlarımızdan öğrenmiştik. Türkiye’de daha azını vermek için çabalarsın ya, gariptir ki burada tam tersi. Direksiyonlar da terste zaten. Ehe.

Velhasıl, pazartesi günü başvurumuzu yolladık, salı sabahı onaylandı!

Bu ayın 20’sinde içindeki kiracı çıkıyor ve bize anahtar teslimi yapılıyor. Sonrası zaten işin en zevkli kısmı. Çiçekler, biberler, domatesler hayal ediyorum. Özgür her gün mangal yapmayı hayal ediyor. Arkadaşlarımız, ailelerimiz Türkiye’den bizi ziyarete gelmiş, beraber kalıyormuşuz. Bunları hayal ediyoruz.

Tam 19 ay geçmiş olacak biz kendi başımıza eve çıktığımızda. Bu zamana kadar başkalarıyla ev paylaştığımız için hiç pişman olmadık. Kesinlikle herkesin hayatında bir kere yaşayabileceği bir fırsattı ve çok eğlendik. Bu geçiş süresinde bize evlerini açan güzel arkadaşlarımız Ali ve Başak’a bir kez daha teşekkür ediyoruz.

Son olarak bu yazımı güzel Jakaranda ağaçları ile sonlandırıyorum.

Jacaranda Mimosifolia

The end.

Hangi telefon uygulamalarını kullanıyoruz ve tavsiye ediyoruz?

Merhaba 😊

Artık internette seyahat, göç, macera, keşif, yaşam tarzı, ne olursa olsun çok fazla güzel ve başarılı binlerce blog olduğu için bir yanım yazılmamış olanı yazmaya çalış diyor ve bu çok zor bir şey :). Bu zamana kadar henüz çok fazla yer görme şansım olmadı. Gördüğüm yerler hakkında bir şeyler yazacak kadar bilgi de toplamamıştım ve aklımda blog yazmak hiç olmamıştı. Karşımıza Avustralya’ya taşınmak gibi büyük bir değişiklik çıkınca ve bunun bir yere gezmeye gitmek kadar kısa olmayacağını düşününce ben de yazmaya başlamaya karar verdim. Hem ailelerimizin, arkadaşlarımızın topluca ‘neler yapıyoruz’un cevabını görebilecek olması, hem de birilerine belki yardımı dokunur, buralar hakkında fikir sahibi olur düşüncesi hoşuma gitti. Bir yandan da olmayan yazma kabiliyetimin gelişeceğine inanıyorum 😊. Ha bir diğer amacım ise İngilizce’mi ilerlettiğimde bloğuma hem İngilizce hem de Türkçe olarak devam edebilmek.

Şimdiden keyifli okumalar. 😊

Elimizden düşürmediğimiz telefonumuz tabiki de tatile giderken ya da taşınırken de elimizden düşmeyecek 😊. Fotoğraflar çekilecek, notlar alınacak, haritadan gidilecek yere bakılacak, Google’dan blog araştırmaları yapılacak, sosyal medya olmazsa olmazımız, sürekli iletişim halinde olmamız ve bir yandan hazırlanmamız gerekecek. Bu yazımda, hazırlık aşamasında ve yeni bir şehre, ülkeye geldiğimizde bize çok yardımcı olan uygulamalardan bahsetmek istedim.

Wunderlist

Bir kere en baştan itibaren yaptığımız şey not almak olacak. Her şeyi aklımızda tutmamız imkansız. Düzenli bir şekilde not alıp telefondan bakmak en iyisi. Bu uygulama ile istediğiniz kişi ile paylaşımlı olarak not tutabiliyorsunuz. Hatırlatma kurabiliyorsunuz. Paylaşımlı kulandığınız kişiye görev atayabiliyorsunuz. Atanan göreve not ekleyebiliyorsunuz. Kullanması çok kolay ve sade bir uygulama. Biz yıllardır kullanıyoruz. Alışveriş listelerimizi, bavula konacakları, izlenecek filmleri bu uygulamadaki farklı listelerde tutuyoruz. Buna bir alternatif Evernote’u gösterebiliriz.

img_2383
img_2384

Sesli Sözlük

Farklı bir dilin konuşulduğu ülkeye gidildiğinde sözlük şart oluyor. Sesli sözlük hem kelime hem de cümle çevirebiliyor. İngilizce dışında Almanca, Arapça, Danca, Farsça, Fince, Fransızca, Hollandaca, İspanyolca, İsveççe, İtalyanca, Latince, Polonyaca, Portekizce, Rusça, Yunanca (öehh yoruldum) seçenekleri de var. Nasıl telaffuz edildiğini de hem yazarak hem de sesli olarak gösteriyor. Abuk subuk bir sürü kelime aratmışlığım da oldu, performansı oldukça iyi. Arattığınız her kelimeyi tarihçe bölümünde bir kenarda tutuyor.

img_2385

img_2387img_2386

Evernote

Evernote’u herkesin duyduğundan eminim. Aslında kullanımının göçmenlikle ve seyahat ile doğrudan bir ilgisi yok. Bu uygulama, bildiğiniz bir not defteri. Evlenme hazırlıklarında baktığımız evleri ve alacağımız eşyaları not alarak başladık, iş yerinde toplantı notlarını tutmaya geçtik, yemek tarifleri geldi ve genişledikçe genişliyor.

Evernote her benzeri uygulama gibi farklı cihazlar ve web uygulaması ile senkronizasyon sağladığı gibi sesli notlar ve el yazısı ile notlar almanızı da sağlıyor. Notlarınızı uygulamayı kullanmayan biriyle de link olarak paylaşabiliyorsunuz. Örneğin, Mecidiyeköy’deki evimizden çıkarken yeni taşınacak olan kiracıya ve ev sahiplerimize bu şekilde birer not ilettik.

Evernote, geçtiğimiz haftalarda browser eklentilerini duyurdu. Bu şekilde, internette denk geldiğiniz makaleleri, haberleri vs. doğrudan birer not olarak kaydedebiliyorsunuz.

img_2382

Moovit

ec8ac50e-e8b2-4818-8944-0547e7b66b96
Bir gün ‘work’ kısmını iş yerimin adresi olarak güncellemem dileğiyle 🙂

Bir anımla başlayayım anlatmaya. Sydney’e ilk geldiğimiz ve otobüsü ikinci kez falan kullandığım gündü. Telefonumda Moovit uygulaması açık ve eve geldiğimde ineceğim durağı bekliyordum, bir gözüm hep telefondaydı. Derken yanımdaki çocuğun da benim gibi haritadan ineceği yeri anlamaya çalıştığını fark ettim. Aynı anda o da benim telefonuma baktı ve ayni şeyi benim yaptığımı anladı, güldük. Sonra dedim ki ‘bu uygulamayı indirmelisin bence, hem ineceğin durağa gelmeden uyarıyor’. Uygulamayı açtığında ‘nereye gitmek istiyorsun?’ yazısı çıkıyor karşınıza. Gideceğin yeri yazdıktan sonra da alternatifleriyle tüm ulaşım seçeneklerini ve ne kadar sürede gideceğini gösteriyor. Buna tüm toplu taşıma araçlarının kalkış saatleri ve senin olduğun durağa gelmesine ne kadar kaldığı da dahil. Durağa nereden, nasıl ve kaç dakikada gidebileceğini de gösteriyor.  En sık gittiğin yerleri favorilerine ekleyebiliyorsun ve tekrar tekrar aynı yeri yazma derdinden seni kurtarıyor.  En güzel yanı sana durakların nerelerde olduğunu ve hangi durakta inmen gerektiğini önceden söylemesi. Bu uygulama sadece gideceğiniz şehirde değil yaşadığınız şehir içinde de çok işe yarıyor. Nitekim biz de ilk İstanbul’da kullanmaya başladık. Sydney’in toplu taşıma saatlerini gösteren ‘Trip View’ uygulamasının yanında, Moovit’in fonksiyonlarını çoğunlukla içeren Google Maps uygulamasını da unutmayalım. Tüm bu uygulamalaların beklenmedik trafik şartlarından, atlanan otobüs seferlerinden haberdar olamadığını da göz ardı etmemek lazım. Hiç biri bir hareket amiri değil.

img_2362
5
img_2361
4
img_2360
3
img_2359
2
img_2358
1

Coinkeeper

img_2379

Sanırım olmazsa olmazımız bu uygulama. Coinkeeper’ı Özgür sayesinde (zorunlu) ben de kullanıyorum. “Hımm..Ben bu ay neye, ne kadar harcadım acaba?” diye zaman zaman kendime soruyordum. Bu uygulamayla her ay sonunda harcama geçmişime baktığımda şok oluyorum. Örneğin Türkiye’deyken kahve çok çok az içerken buraya geldiğimden beri en artış gösteren harcamalarımdan biri kahve olmuş. Alırken 3,5 AUD az geliyor ama ay sonuna geldiğimde bir bakmışım 80 AUD sırf kahveye gitmiş. Bunun yanında faturalar, ev kirası, dışarıda yenen yemekler, kendime yatırım olarak aldığım online kurs ücretleri gibi yaptığım harcamanın ertesinde düzgünce kaydedersem çok faydasını görüyorum.

Bu uygulamanın en güzel yanı paylaşımlı olarak kullanılabilmesi. Böylece bir ailenin harcamaları homojen olarak izlenebiliyor. İki ayrı veriyi kafadan toplamak, çıkartmak zorunda kalmıyorsunuz.

Burasıyla alakasız ama sadece kahve satan ve Bondi’ın göbeğinde olan bu dükkanlar o kiraları nasıl veriyor? Buraya not olsun, bunu araştırıp öğreneceğim.

CommBank (veya sizin bankanızın mobil uygulaması)

img_2378

img_2376


img_2377

Mobil bankacılık uygulamaları, özellikle Türk bankalarında kendilerini her geçen gün daha fazla aşıyorlar. Bu uygulamalar üzerinden deniz aşırı para transferi de artık mümkün olduğu için göz ardı etmek olmaz.

Önceki yazılarımdan ve VLOG’dan da bildiğiniz üzere, biz daha buraya gelmeden hesabımızı Commonwealth Bankası’nda açmıştık. Geldiğimizde şubeye uğrayıp güncellemeler yaptık, kartlarımızı talep ettik. O sırada bankanın uygulamasını da indirdik.

CityMaps2go

İnternet olmasa bile çalışan bu yön bulma uygulamasını çok kez anlatmışlardır. Gerçekten bilerek kaybolmak isteyenler dışında artık herkes istediği yere ulaşabilir. Yapılması gereken, internet bulduğunuz anda, olduğunuz ya da gideceğiniz yerin haritasını indirmek. Gerisi telefonunuzun GPS kapasitesine bakıyor.

Shark Smart

Bu uygulama Avustralya’nın New South Wales eyaletine özel ancak köpekbalığı riski olan, dünyanın diğer bölgeleri için de benzer örnekler bulabilirsiniz. Sanırım. Gitmeden önce bir bakın yani. İster istemez kafamızda o soru oluşacaktır. Acaba şu an burada köpekbalığı var mıdır?

NSW hükümeti, köpekbalıklarının yakalanıp etiketlendikten sonra salıverildiği, takip sistemlerinin yüzme bölgelerine yerleştirildiği, havadan ve etiketler yardımıyla sahillerdeki alıcılardan risklerin tespit edildiği bir projeye sahip. Risk tespit edilen bölgeler de bu uygulama aracılığı ile duyuruluyor.

img_2370
Eğer köpekbalığı gelmişse bu şekilde gösteriyor.

img_2373

Eğer sizler de bu uygulamaları kullanıyor ve yukarıda bahsetmeyi atladığım diğer fonksiyonlarından da herkesin haberdar olmasını istiyorsanız lütfen yorum bırakmayı atlamayın. Hele hele başka uygulamalar da önerirseniz ne güzel olur.

Avustralya ve Sydney ile ilgili merak ettiğiniz, sonraki yazılarımda okumak istediğiniz konular için de ses etmekten çekinmeyin.

Görüşmek üzere!

 

Yapılacaklar listemize bir göz atalım.

Gidiş tarihimiz kesinleşti.

4 Nisan.

1

Bu hafta içerisinde biletlerimizi almış olacağız. Çok farklı firmalarla uçuş yapmak mümkün. Direk uçuş maalesef ülkemizden olmadığından çok fazla yorulmamak ve bagajı kaybetmemek adına 1 aktarmalı uçuşu tercih ediyoruz. Şu anda bilet fiyatları iki kişi tek yön 3.800 TL civarında.(Aslında değilmiş. Bugün o fiyatı veren firmayı aradığımızda aynı kriterlere göre söylediği fiyat 4.400 TL oldu. Biz de tek aktarmalı 4.000 TL altına uçamayacağımızı öğrenmiş olduk :)). Daha uygununu da bulabiliyorsunuz fakat bu sefer aktarma sayınızı artırmanız gerekiyor. Sanırım bavulların kaybolma ihtimalini kimse göze alamaz ve tek aktarma tercih edilir diye düşünüyorum.

2

Çoğu havayolunda bizim gördüğümüz bagaj hakkı kişi başı 30 kg. Üzerine çıkınca ekstra para ödemeniz gerekiyor. Bu paralar da kilo başına 50 USD gibi fiyatlarla hesaplanıyor (referans: Singapur Havayolları). Hiç de az değil. Fakat biz, bu hakkı kişi başı 46 kg olan bir havayolu tercih ederek fazlası ile doğru bir karar verdiğimizi düşünüyoruz :).

(Biletimizi aldık. Etihad Airways,iki kişi 4.756 TL, kişi başı 2×23 kilo bagaj hakki)

3

Eğer temelli olarak bir ülkeye gidiyorsanız ve bütçenizde tüm eşyalarınızı yanınızda götürmeye yetmiyorsa önceliklendirerek ve ihtiyaçlarınıza göre eleme yapmalısınız derim.

Kendi bavulum için konuşuyorum :). İlk gidişte yanıma bolca kıyafet (oranın mevsimine göre daha çok yazlık alıyorum), iki çanta, iki ayakkabı, bir kemer, iki atkı, bir mont, takılar ve bir kaç makyaj malzemesi almayı düşünüyorum. Daha çok var fakat en son hali bu olur, bir ya da iki eksiği ya da fazlası. El bagaj hakkımızda da götürebileceğimiz kadar elektronik eşyamızı götüreceğiz (Bilgisayar, projeksiyon gibi). Bu arada okuduğum bloglardan birinde bir trick öğrendim. Havayolu şirketleri üzerinize giydiğiniz kıyafetlere karışamıyormuş. Okuduğum blogger üzerine yüz kat kıyafet giyip yolculuk yapmıştı. Yerden tasarruf etmek için harika bir fikir gibi geldi :). Ben de yapabilirim :).

4

Yapılacaklar listemizin tepesindeki ikinci önemli şey oraya gitmeden evvel kalacak bir yer ayarlamak olacak. Airbnb bizim için en iyi seçenek. Beğendiğimiz evleri işaretledik. Muhtemelen bugün eleme yapıp fiyatı da uygun olan bir evi kiralayacağız. İlk etapta on ya da on beş günlük kiralamayı düşünüyoruz. Bu süre zarfında da her şey yolunda giderse iş bulup normal kiralık eve geçmeyi planlıyoruz.

5

Peki evde kalan diğer eşyalar ne olacak? Biz şöyle karar verdik. Beyaz eşyaları, koltukları, yatakları, raf ve dolapları (büyük baş hayvanları) burada bırakıyoruz. Yakınımızda ihtiyacı olanlara öncelikle verip kalanı satalım dedik. Satma kısmı için henüz bir çaba harcamadık. Yine çevremizdekilere eşya almak isteyenler olursa diye haber saldık. En son olarak da kirada oturduğumuzdan emlakçıya söyledik. Belki biz çıktıktan sonra kiralayacakların ihtiyacı vardır, almak isterler diye.Keşke ihtiyacı olan çıksa da tek seferde kapatsak bu işi (fingerscrossed). Evde bulunan diğer eşyaları orada yerleşip kalıcı bir adres edindiğimizde kargo yapmayı düşünüyoruz. Bu sebeple koliler alıp kalan ufak tefek eşyaları kolilere yerleştirmeye başlayacağız. Ev bulana kadar geçecek süre zarfında da annelerde kalacak kolilerimiz (ilk kolimizi bugün yaptık!).

6

Yazıyı yazmaya başladıktan sonraki geçen süre zarfında tüm eşyalarımızı sattık diyebilirim. Bir kaç parça şey kaldı. Onları da eşe dosta vereceğiz. Ocak’ın ilk haftası evi boşaltıyoruz. Şu andan itibaren tam bir ayımız var. Yavaş yavaş herşeyi eliyoruz, atıyoruz, kenara ayırıyoruz. Bu eleme-ayıklama işleri çok iyi geliyor, ne kadar az eşya o kadar çok alan demek. Gideceğimiz ülkede de bu fikri benimseyip herşeyin azı güzeldir felsefesi ile yaşamayı düşünüyoruz :). Onun dışında arkadaşlarımızla vakit geçirmeye çalışıyoruz.  Her hafta sonuna bir plan yapıp kimseyle, özellikle de en yakınlarımızla daha az görüşmeden gitmek istemiyoruz.

7

Gideceğimiz gün yaklaştıkça heyecanımız artacak, kesin olarak bunu söyleyebilirim. Şu an daha çok işlerimizle alakadar durumdayız. Umarım aynı heyecanı yaşayan, yaşayacak birilerini bu bloga yorum yazarken bulurum :). Neler yaşanıyor konuşmuş oluruz.

O zamana kadar be strong 🙂

source

 

Başlıyorum.

Kendimi çok acayip hissediyorum. Çünkü neredeyse hiç blog, günlük vs. yazmayı denemedim şu ana kadar. Ama ne demişler? Denemeden bilemezsin. 

Bu yazıyı aslında PTE’ye (dil sınavı) girdiğim gün (Ağustos 2016) yazdım. Dört bölümden de (reading,writing,listening,speaking) 90 üzerinden en az 30 puan almam gerekiyordu. Neden mi sınava girdim? Anlatayım.

Yazıyı yazdığım şu andan tam 10 ay önce, salonda oturuyoruz eşim ile beraber, ne yapsak da yurt dışına, bir şekilde çalışmak, yaşamak için çıkabilsek diye düşünüyorduk. İlerleyen zamanlarda aklımıza gelen alternatifleri denemeye başladık.  Bu denemeler gerek bilgisi, gerek tecrübesi fazla olduğu için hep eşime ait tabi. Ben sadece fikir vermek ile yetindim:)) Avrupa’ya birkaç iş başvurusu sonrasında, eşimin lise arkadaşı ve eşinin bloguna denk geldik. Avustralya’ya göçetmişler. Daha önceden Kanada’da çalışma ve oturma vizesi başvurusu için fiyat almıştık. O zaman için çok yüksek miktarda bir paranın peşin verildiğini ve red geldiğinde parayı iade alamayacağımızı öğrenince vazgeçmiştik. Nedense Avustralya ilk aklımıza gelen ülke olmamıştı. Fakat ortak arkadaşlara denk gelmemiz sonrasında bir bakalım, araştıralım, danışalım dedik. Tabi hemen Facebook  üzerinden mesajlar atıldı. Nasıl yaptınız? Ne zaman gittiniz? Kaç yıl oldu? Bu soruların cevaplarını çok hızlıca, çok içtenlikle aldık ve onların ülkeye giriş için gerekli vizelerini bir acente danışmanlığıyla aldıklarını öğrendik (Avustralyadayasam.com).

Google Amca’dan biraz araştırma yapınca Avustralya hükümetinin göçmenlik üzerine vize tiplerini, başvuru şekillerini, yöntemlerini, fiyatları her şeyi çok detaylı bir şekilde anlatan sayfalar dolusu dökümanlarını gördük. Bize göre işin içinden çıkılacak gibi değildi! Çok üstünkörü bir incelemeden sonra Avustralya’da Yaşam’dan randevu alıp şansımızı deneyelim dedim. Aramamızın ertesinde bize doldurmak için pdf dökümanlar gönderildi. Bu görüşmeye gitmeden evvelki ön hazırlık olarak kabul edilebilir. Gönderilen formları doldurduk ve ilk görüşmemiz öncesinde bize bir rapor iletildi. Kabaca, nasıl yaparız, hangi vize uygundur, puanlar nereden gelir konulu bir dosya ve sık sorulan sorulardan derlenmiş ekler. İki hafta sonrasına ön görüşme için randevulaşıldı ki gönderilen dokümanlar sayesinde soracak pek bir şeyimiz kalmamıştı.

Ben biyoloji mezunu bir banka çalışanıyım. Klasik, alakasız okul, alakasız iş tecrübesinin bire bir örneği. Eşim kimya mühendisliği mezunu, IT’ci. Geçmişte çok daha farklı işlerde çalıştı. Bu detayları neden mi veriyorum? Bunların hepsi puan hesaplamamız da bize gerekli bilgiler:). Avustralya size kapılarını puan tabanlı bir sistem ile açıyor. Toplam 60 puanı alan herhangi bir ülkenin vatandaşı Avustralya’da oturma ve çalışma vizesine başvurma hakkına sahip. Ben bizim başvurduğumuz vize üzerinden kendimizi örnek göstererek anlatacağım.

  • 32 yaşını geçmemiş olmak (32 yaş da dahil) – 25 puan
  • Üniversite mezunu olmak- 20 puan
  • Dil yeterliliği (PTE sınavından 80 ve üzeri puan) – 20 puan

Oldu mu sana toplam 65 puan?

İlk etap bizim için en uygun olan vize çeşidini belirlemekti. Eşim 30’unu doldurmuş olduğu için ve mezuniyetinin üzerinden geçen zaman nedeniyle yeni mezun veya work & holiday tipi vizeler doğrudan elendi. Sınırsız yaşama/çalışma sağlayan subclass 189 ve eyalet sponsorluğu içeren subclass 190 için de öncelikle başvuru yapacak olan kişinin Avustralya hükümetinin belirlediği meslekler dahilinde bir meslek denkliği olması gerekiyor. IT tecrübesinin 6 yıldan kısa olması meslek denkliğinin önünü kesiyordu. Genel olarak “ben A bölümünü bitirdim ama B mesleğini yapıyorum” senaryosuna yabancılar. Kimya mühendisliğinden meslek denkliği almak için tecrübe aranmadığını öğrendiğimiz için bu yönde ilerlemeye başladık.

Meslek denkliği almak için deneyimlerinden, stajından, okul projelerinden bahsedebileceğin 3 tane rapor yazmak gerekiyor. Bizim için en uzun zamanı bu raporların yazılması aldı. Geçmiş bilgileri hatırlayıp yazmak yaklaşık 5-6 ay kadar sürdü. Eşim mezun olalı 6 sene olmuş ve kimya mühendisliği adına hiçbir şey yapmamıştı. Bol mesaili çalıştığı bir döneme denk gelince de süre baya uzadı. Beraberinde diploma, transkript vb. belgelerin toplanması… Meslek denkliği başvurusu aşamasında yatırman gereken bedel 750 AUD. Eğer değerlendirmenin daha kısa sürede bitmesini istiyorsan ek 250 AUD daha verip iki haftada sonucunu alabiliyorsun. Biz öyle yaptık. Neticede de iki hafta içinde meslek denkliğine onay geldi. 

Acenteden gelen her maili yürekler ağzımızda bir şekilde okuyorduk. Hele ki, saat farkından ötürü bazı onaylar gece saatlerinde gelip gidiyor. Danışmanımız Betül Hanım bazen bu mailleri sabaha karşı iletiyordu. Güne meslek denkliği alarak başlamak… Çok keyifli. Başlangıçta sadece hayal olan bir şey için sonuç almaya başlamak… Daha çok keyifli. 

Başvuru fazlarındaki tüm doküman iletimleri online bir portal üzerinden sağlanıyor. Her şeyi scan ediyorsunuz ve bu portaldan upload edilerek ilgili partilere iletiyorsunuz. Tabi bizim adımıza bu hengameyi danışmanımız halletti. Mail üzerinden de haberleşmeyi sağladık.

İkinci aşama ön başvuru. Meslek denkliğini aldıktan sonra, vize başvurunuzu yapabilmek için bir davet mektubu edinmelisiniz. Mevcutta sahip olduğunuz puana ve meslek denkliği bilgisi ile, ön başvurunuz online olarak giriliyor. Ertesi hafta davet mektubumuz geldi!

Nitelikli göçmenlik için kriterler ve meslek kontenjanları her sene Temmuz ayında belli oluyor. Meslek denkliğimizi aldıktan sonra ön başvuruyu girmemiz, şansa tam bu dönem ertesine denk geldi. Kimya mühendisliği kontenjanı tekrar açıldığı ve başvuru anımızda muhtemelen baya boş olduğu için bu kadar erken davet mektubu aldığımızı düşünüyoruz.

Ana başvuruyu yapmadan evvel anlaşmalı hastaneden detaylı bir sağlık raporu temin etmeniz gerekiyor. Bu arada, yapılan her test, toplanan her belge ana aday ve yanında götüreceği her aday için geçerli. Sağlık raporunu halletmemiz yarım günümüzü aldı. Avustralya hükümeti yalnızca akreditasyon verdiği sağlık kurumlarından bu raporu kabul ediyor. Türkiye’de bu kurum Amerikan Hastanesi. Kan ve idrar tahlili, göz muayenesi ve genel doktor muayenesi sonrasında sonuçları online olarak sisteme yüklüyorlar (sizin haberiniz olmuyor). Göz muayenesi, harf panosunu okuma şeklinde ilerlerken doktor muayenesinde genel sorular ve kontrol ile ilerleniyor (eşimin dövmelerini de kaydettiler). Gerekli diğer belgeler: pasaport, güncel CV, kimlik fotokopileri, geçerli bir dil sınavı sonucu belgesi, sabıka kayıtları, doldurulması gereken bir kaç (çok) form. Bunları toparlayıp danışmanımıza yolladık. Sabıka kayıtlarımızı e-devletten PDF olarak aldık. Yeminli tercümandan İngilizce’ye çevirttik. Bu belgeler de sisteme yüklendi.

Göçmenlik başvurusunun değerlendirilmesi için dosyanıza bir “case officer” atanıyor. Sisteme yüklenen bu belgeleri inceliyor, eksik bir şey varsa talep ediyor. Bize bu talepler danışmanımız aracılığı ile bildirildi. 

  • 25 Temmuz – Online başvurumuz oluşturuldu.
  • 29 Temmuz – Sağlık raporu alabilmek için gerekli HAPID’yi aldık (bu ID’yi hastaneye veriyorsunuz).
  • 6 Ağustos – Sağlık kontrolüne girdik (yani bir sonraki sene 6 Ağustos‘a kadar Avustralya’ya ilk girişimizi yapmalıyız).
  • 19 Ağustos – Case officer atandı.
  • 25 Ağustos – Başvuru belgelerini toparladık.
  • 27 Ağustos – PTE sınav sonucum geldi, başvuruya eklendi.
  • 31 Ağustos – Case officer’a belgelerin tamamlandığı bilgisi iletildi.
  • 13 Ekim – Case officer PTE sonuçlarımızı  PTE online sistemi üzerinden iletmemizi istedi (bu her zaman talep edilen bir şey değilmiş). Aynı gün ilettik.
  • 18 Ekim – VİZEMİZ ONAYLANDI…..:)))

Biliyorum eksikler var, zamanla aşacağımı düşünüyorum. Eksik kaldığını gördüğüm yerler olduğunda her yazışımda ekleme yapacağım. Bir sonraki yazımda da sanırım neden gitmek istediğimizden bahsedeceğim. Olur da bir yorum alırsam sonraki yazımı ona göre de şekillendirebilirim.

“Aman Allah’ım ! Eğer biri okur da yorum yazarsa” heyecanı çok garipmiş..

(Aşağıya düştüğüm notu bu yazıyı ilk yazdığım zaman yazmıştım :D. Nedense yazıyı paylaşmak için vizemizin sonuçlanmasını bekledim.)

Beklemek beklemek beklemek…Çok ama çok kötü bir duygu. Ama iyi sonuçlanacağına inancın tam olduğunda daha çekilebilir oluyor. Bu arada ne mi yapiyorum? Daha çok blog okuyorum, daha çok hayal kuruyorum. Bir an önce gelsin o vakitler istiyorum. Sanki yeniden evlenmek gibi olacak dedim bugün arkadaşım Seray’a :). Gerçekten biraz öyle.

Kanguru mu o?: Avustralya’ya göç ediyoruz.

Nasıl karar verdik,neler yaşadık ,ne kadar harcadık ,korkmuyor muyuz,çok uzak değil mi ? Tüm bunları her göç eden gibi ben de yazarak anlatmaya karar verdim 🙂
Çok heyecanlıyım ilk yazımı biraz daha detaylandirip,toparlayip kısa sürede paylaşacağım.
Görüşmek üzere..