6. ayımıza yaklaşırken neler oluyor? İş bulabildik mi?

Merhabalar,

Araya giren bir aylık Türkiye ziyareti sebebi ile zamanında yayınlayamadığım, gitmeden önce yazdığım bu yazımı değiştirmeden paylaşıyorum.

Keyifli okumalar.

**Öncelikle güzel bir gelişmeyi yazarak başlamak istiyorum. Beş tane yüz yüze görüşme, bir kaç online test, defalarca telefon görüşmesi sonucunda Özgür’ün artık bir işi oldu!!!☺️

İş analisti olarak buradaki bir bankada işe başladı bile. Sanırım başka bir ülkede tutunup, hayata devam edebilmek için en önemli etkenlerden biri iş bulmak. Yanına kocaman bir tik atabiliriz. 😊Darısı benim başıma.

İlk geldiğimizde Bondi’da bir Airbnb evi kiralamıştık. Buradan okuyabilirsiniz. Sanırım hayatımızdaki en doğru kararlardan biri o zaman Bondi’ı seçmek olmuş. İyiki de olmuş. Hala buradan ayrılamadık. Ilkka ve Ronja adında çok tatlı bir çift ile beraber yine Bondi’da yaşıyoruz. Umarız uzun yıllar boyunca bu bölgeden ayrılmayız.

Oz-Selin-Ronja-Ilkka

İlk hedefim İngilizce’yi en azından günlük konuşmalarda aksamadan konuşabilme seviyesine çıkartmaktı. Buna devletsel işleri halledebilmek, banka işlerini halledebilmek, mesela gidip spora, kursa kaydolabilmek kısmını ekleyebiliriz. Bunun için ekstra ne yaptım? Zaten yoluydu, televizyonuydu, marketiydi, toplu taşımaydı, evde, dışarda her yerde İngilizce’yi duymaya başlayınca kulak aşinalığı ilk geldiğimizden itibaren oluşmaya başladı. İngilizce kursuna kaydoldum ve burada yaşayan arkadaşımız Başak sayesinde bir ajansta iş buldum. Bu ajans sayesinde haftanın min. bir max. üç günü olacak şekilde çeşitli organizasyonlarda garson olarak çalışmaya başladım. Nisan Ayı’nda gelmiştik, ben Mayıs’ta çalışmaya başladım. Tüm bunlar akıcı bir şekilde İngilizce konuşmama yardımcı oldu. Buraya eklemek istediğim ilginç bir durum var. Normalde ajanslarda çalışmak öğrenciler arasında yaygın bir iştir. Türkiye’de iken üniversite zamanında benim de devamlı yaptığım bir işti. Fakat burada öğrenci olmayıp çalışıp, geçinen çok fazla insan var. Sadece tek bir ajansla çalışmayıp, yanına ikinci bir ajans daha ekleyip geçinebiliyorlar. Günde 4 ile 7 saat arasında çalışıyorum. Benim tercihime göre değil, genelde işler böyle oluyor. Saatlik ücretler de 25 Aud’den 30 Aud’ye kadar çıkıyor.

Geçen 5 aya bakınca günlük yaşantımız iyice bir düzene oturmuş oldu. Önce kursa başladım, çıkışlarında işe gittim. Genelde haftasonlarının bir gününü çalışarak geçirdim. Özgür’de haftaiçi evden, sahilden, kafeden, kütüphaneden Türkiye’deki iş yerine bağlanıp çalışmaya devam etti. (Alternatif iş yerleri 😊) Ama en güzel rutini her sabah sörfe gidebilmesi oldu. Burada oturmanın en güzel yönlerinden biri de sahili. Ücretsiz, şezlongsuz, kocaman, tertemiz bir sahil. Eminim çoğumuzun bir dönem hayali deniz kenarında yaşayıp canının istediğinde denizi kullanmak olmuştur. Bunu 5 aydır yapabiliyoruz ve çok mutluyuz. Denizin çevreye getirdiği o hava, yaşam tarzı, çok milletlilik, çok kültürlülük her şey çok güzel bir şekilde etkiliyor insanı. Yine mahallemizi çok övdüm 🙂 Ama gerçekler..

IMG_2737

Hayatımıza spor yapma alışkanlığı girdi. Toplasan ömrüm boyunca beş ay spor yapan ben, dört aydır farklı salonlara gidip spor yapıyorum. Sahilde yürüyüş yapıyorum. Kursa bisikletim ile gidebilmek isterdim ama çok fazla yokuş var diye şu an için bir bisiklet edinmedim. Belki ilerde neden olmasın? ☺️ Bu arada mahallede oldukça fazla spor salonu var ve hepsinin deneme üyelikleri çok uygun fiyatlı oluyor. 3 farklı salon gezdim ve bir tanesinin indirimli üyeliğine denk gelip haftalık 20 Aud’den 6 aylık üyelik yaptırdım.


Hayatı koşturma içine girmeden, daha sakin yaşamayı öğrendik. En basit örnek olarak kırmızı ışığın yeşile dönmesini dakikalarca bekliyoruz. Kırmızıda koşa koşa karşıya geçmiyoruz ☺️. Günaydınlar, merhabalar hiç duymadığım kadar sık duyduğum şeyler oldu burada artık.


İkimiz de ayrı ayrı arkadaşlar edindik. Burada 5-6 çift Türk arkadaşımız oldu önce. Sonra kursum sayesinde bir kaç kişiyi daha tanıdım. Sonra hep beraber eşlerle dışarı çıktık. Özgür’ün sörfe beraber gittiği arkadaşı ve ailesi ile sık sık görüşmeye başladık. Hatta evlerinde kalıp, dünya tatlısı iki kızına bakıcılık bile yaptık. Yalnız, en zor şey neymiş, onu da o gün deneyimledim. İngilizce olarak ufak çocuklarla agucuk gucucuk şeklinde konuşmak. 😂 Çok zor geldi. İngilizce ninni bilmediğimden en son yataklarına yatırıp “dandini dandini dastana”yı söyleyip uyuttum. 😊

Yavaş yavaş şehri tanıdık. Nerede ne satılır, nerede daha uygun fiyatlısı bulunur, pazarları nerelerde olur? Örneğin Pazar günleri toplu taşımayı kullanmak diğer günlere göre yarı fiyatlı oluyor. Uzak bir yerlere gezmeye gideceksek bu günü tercih etmeye çalışıyoruz. Ulaşım bizim ülkemize göre epey bir pahalı. Saatine göre bile fiyat değişiyor.

 

Karen-Selin-Lilia

Her Pazar ailelerimiz ile Skype yapıyoruz. Bunu da rutin haline getirdik. Herkesi bir arada görüp hasret gideriyoruz. Bu arada Özgür’ün beklenmedik anda çıkan Türkiye ziyareti her iki aileyi de çok sevindirdi ☺️. Sırada ben varım, Ekim başında bir aylığına Türkiye’ye gidiyorum.

Bu arada evde yemek yapmak hiç dert olmuyor. Türkiye’de bulunan her sebze-meyve burada var. Tek sıkıntı, bazen tazeliği konusunda şüphelerim oluyor. Türkiye’de pazarlardan aldığımız sebzenin tazeliğini burada bulamıyorum sanırım. Her hafta sonu, mahallemizdeki Bondi Beach Public School’un bahçesine kurulan pazarda organik ürünler satılıyor. Market fiyatından büyük bir farkı yok, sebzeleri buradan almaya başladık. Pazar demişken, buradakilerin tarzı biraz farklı. Cumartesi günleri sebze, meyve ve küçük küçük seyyar yemek satan tezgahların olduğu bir pazar kuruluyor. Sabah 9’dan öğlen 12 ya da 12.30 a kadar sürüyor. Pazar günleri ise yerini daha çok butik tezgahları alıyor. Takı, kıyafet, resim, sanata yönelik bir takım şeyler, bolca mum…. Millet muma çok düşkün😊 Daha fazla detay internet sitelerinde var.

Neler yapıyoruzun kısa bir özetini geçmek istedim, hoşçakalın.**

Yapılacaklar listemize bir göz atalım.

Gidiş tarihimiz kesinleşti.

4 Nisan.

1

Bu hafta içerisinde biletlerimizi almış olacağız. Çok farklı firmalarla uçuş yapmak mümkün. Direk uçuş maalesef ülkemizden olmadığından çok fazla yorulmamak ve bagajı kaybetmemek adına 1 aktarmalı uçuşu tercih ediyoruz. Şu anda bilet fiyatları iki kişi tek yön 3.800 TL civarında.(Aslında değilmiş. Bugün o fiyatı veren firmayı aradığımızda aynı kriterlere göre söylediği fiyat 4.400 TL oldu. Biz de tek aktarmalı 4.000 TL altına uçamayacağımızı öğrenmiş olduk :)). Daha uygununu da bulabiliyorsunuz fakat bu sefer aktarma sayınızı artırmanız gerekiyor. Sanırım bavulların kaybolma ihtimalini kimse göze alamaz ve tek aktarma tercih edilir diye düşünüyorum.

2

Çoğu havayolunda bizim gördüğümüz bagaj hakkı kişi başı 30 kg. Üzerine çıkınca ekstra para ödemeniz gerekiyor. Bu paralar da kilo başına 50 USD gibi fiyatlarla hesaplanıyor (referans: Singapur Havayolları). Hiç de az değil. Fakat biz, bu hakkı kişi başı 46 kg olan bir havayolu tercih ederek fazlası ile doğru bir karar verdiğimizi düşünüyoruz :).

(Biletimizi aldık. Etihad Airways,iki kişi 4.756 TL, kişi başı 2×23 kilo bagaj hakki)

3

Eğer temelli olarak bir ülkeye gidiyorsanız ve bütçenizde tüm eşyalarınızı yanınızda götürmeye yetmiyorsa önceliklendirerek ve ihtiyaçlarınıza göre eleme yapmalısınız derim.

Kendi bavulum için konuşuyorum :). İlk gidişte yanıma bolca kıyafet (oranın mevsimine göre daha çok yazlık alıyorum), iki çanta, iki ayakkabı, bir kemer, iki atkı, bir mont, takılar ve bir kaç makyaj malzemesi almayı düşünüyorum. Daha çok var fakat en son hali bu olur, bir ya da iki eksiği ya da fazlası. El bagaj hakkımızda da götürebileceğimiz kadar elektronik eşyamızı götüreceğiz (Bilgisayar, projeksiyon gibi). Bu arada okuduğum bloglardan birinde bir trick öğrendim. Havayolu şirketleri üzerinize giydiğiniz kıyafetlere karışamıyormuş. Okuduğum blogger üzerine yüz kat kıyafet giyip yolculuk yapmıştı. Yerden tasarruf etmek için harika bir fikir gibi geldi :). Ben de yapabilirim :).

4

Yapılacaklar listemizin tepesindeki ikinci önemli şey oraya gitmeden evvel kalacak bir yer ayarlamak olacak. Airbnb bizim için en iyi seçenek. Beğendiğimiz evleri işaretledik. Muhtemelen bugün eleme yapıp fiyatı da uygun olan bir evi kiralayacağız. İlk etapta on ya da on beş günlük kiralamayı düşünüyoruz. Bu süre zarfında da her şey yolunda giderse iş bulup normal kiralık eve geçmeyi planlıyoruz.

5

Peki evde kalan diğer eşyalar ne olacak? Biz şöyle karar verdik. Beyaz eşyaları, koltukları, yatakları, raf ve dolapları (büyük baş hayvanları) burada bırakıyoruz. Yakınımızda ihtiyacı olanlara öncelikle verip kalanı satalım dedik. Satma kısmı için henüz bir çaba harcamadık. Yine çevremizdekilere eşya almak isteyenler olursa diye haber saldık. En son olarak da kirada oturduğumuzdan emlakçıya söyledik. Belki biz çıktıktan sonra kiralayacakların ihtiyacı vardır, almak isterler diye.Keşke ihtiyacı olan çıksa da tek seferde kapatsak bu işi (fingerscrossed). Evde bulunan diğer eşyaları orada yerleşip kalıcı bir adres edindiğimizde kargo yapmayı düşünüyoruz. Bu sebeple koliler alıp kalan ufak tefek eşyaları kolilere yerleştirmeye başlayacağız. Ev bulana kadar geçecek süre zarfında da annelerde kalacak kolilerimiz (ilk kolimizi bugün yaptık!).

6

Yazıyı yazmaya başladıktan sonraki geçen süre zarfında tüm eşyalarımızı sattık diyebilirim. Bir kaç parça şey kaldı. Onları da eşe dosta vereceğiz. Ocak’ın ilk haftası evi boşaltıyoruz. Şu andan itibaren tam bir ayımız var. Yavaş yavaş herşeyi eliyoruz, atıyoruz, kenara ayırıyoruz. Bu eleme-ayıklama işleri çok iyi geliyor, ne kadar az eşya o kadar çok alan demek. Gideceğimiz ülkede de bu fikri benimseyip herşeyin azı güzeldir felsefesi ile yaşamayı düşünüyoruz :). Onun dışında arkadaşlarımızla vakit geçirmeye çalışıyoruz.  Her hafta sonuna bir plan yapıp kimseyle, özellikle de en yakınlarımızla daha az görüşmeden gitmek istemiyoruz.

7

Gideceğimiz gün yaklaştıkça heyecanımız artacak, kesin olarak bunu söyleyebilirim. Şu an daha çok işlerimizle alakadar durumdayız. Umarım aynı heyecanı yaşayan, yaşayacak birilerini bu bloga yorum yazarken bulurum :). Neler yaşanıyor konuşmuş oluruz.

O zamana kadar be strong 🙂

source

 

Başlıyorum.

Kendimi çok acayip hissediyorum. Çünkü neredeyse hiç blog, günlük vs. yazmayı denemedim şu ana kadar. Ama ne demişler? Denemeden bilemezsin. 

Bu yazıyı aslında PTE’ye (dil sınavı) girdiğim gün (Ağustos 2016) yazdım. Dört bölümden de (reading,writing,listening,speaking) 90 üzerinden en az 30 puan almam gerekiyordu. Neden mi sınava girdim? Anlatayım.

Yazıyı yazdığım şu andan tam 10 ay önce, salonda oturuyoruz eşim ile beraber, ne yapsak da yurt dışına, bir şekilde çalışmak, yaşamak için çıkabilsek diye düşünüyorduk. İlerleyen zamanlarda aklımıza gelen alternatifleri denemeye başladık.  Bu denemeler gerek bilgisi, gerek tecrübesi fazla olduğu için hep eşime ait tabi. Ben sadece fikir vermek ile yetindim:)) Avrupa’ya birkaç iş başvurusu sonrasında, eşimin lise arkadaşı ve eşinin bloguna denk geldik. Avustralya’ya göçetmişler. Daha önceden Kanada’da çalışma ve oturma vizesi başvurusu için fiyat almıştık. O zaman için çok yüksek miktarda bir paranın peşin verildiğini ve red geldiğinde parayı iade alamayacağımızı öğrenince vazgeçmiştik. Nedense Avustralya ilk aklımıza gelen ülke olmamıştı. Fakat ortak arkadaşlara denk gelmemiz sonrasında bir bakalım, araştıralım, danışalım dedik. Tabi hemen Facebook  üzerinden mesajlar atıldı. Nasıl yaptınız? Ne zaman gittiniz? Kaç yıl oldu? Bu soruların cevaplarını çok hızlıca, çok içtenlikle aldık ve onların ülkeye giriş için gerekli vizelerini bir acente danışmanlığıyla aldıklarını öğrendik (Avustralyadayasam.com).

Google Amca’dan biraz araştırma yapınca Avustralya hükümetinin göçmenlik üzerine vize tiplerini, başvuru şekillerini, yöntemlerini, fiyatları her şeyi çok detaylı bir şekilde anlatan sayfalar dolusu dökümanlarını gördük. Bize göre işin içinden çıkılacak gibi değildi! Çok üstünkörü bir incelemeden sonra Avustralya’da Yaşam’dan randevu alıp şansımızı deneyelim dedim. Aramamızın ertesinde bize doldurmak için pdf dökümanlar gönderildi. Bu görüşmeye gitmeden evvelki ön hazırlık olarak kabul edilebilir. Gönderilen formları doldurduk ve ilk görüşmemiz öncesinde bize bir rapor iletildi. Kabaca, nasıl yaparız, hangi vize uygundur, puanlar nereden gelir konulu bir dosya ve sık sorulan sorulardan derlenmiş ekler. İki hafta sonrasına ön görüşme için randevulaşıldı ki gönderilen dokümanlar sayesinde soracak pek bir şeyimiz kalmamıştı.

Ben biyoloji mezunu bir banka çalışanıyım. Klasik, alakasız okul, alakasız iş tecrübesinin bire bir örneği. Eşim kimya mühendisliği mezunu, IT’ci. Geçmişte çok daha farklı işlerde çalıştı. Bu detayları neden mi veriyorum? Bunların hepsi puan hesaplamamız da bize gerekli bilgiler:). Avustralya size kapılarını puan tabanlı bir sistem ile açıyor. Toplam 60 puanı alan herhangi bir ülkenin vatandaşı Avustralya’da oturma ve çalışma vizesine başvurma hakkına sahip. Ben bizim başvurduğumuz vize üzerinden kendimizi örnek göstererek anlatacağım.

  • 32 yaşını geçmemiş olmak (32 yaş da dahil) – 25 puan
  • Üniversite mezunu olmak- 20 puan
  • Dil yeterliliği (PTE sınavından 80 ve üzeri puan) – 20 puan

Oldu mu sana toplam 65 puan?

İlk etap bizim için en uygun olan vize çeşidini belirlemekti. Eşim 30’unu doldurmuş olduğu için ve mezuniyetinin üzerinden geçen zaman nedeniyle yeni mezun veya work & holiday tipi vizeler doğrudan elendi. Sınırsız yaşama/çalışma sağlayan subclass 189 ve eyalet sponsorluğu içeren subclass 190 için de öncelikle başvuru yapacak olan kişinin Avustralya hükümetinin belirlediği meslekler dahilinde bir meslek denkliği olması gerekiyor. IT tecrübesinin 6 yıldan kısa olması meslek denkliğinin önünü kesiyordu. Genel olarak “ben A bölümünü bitirdim ama B mesleğini yapıyorum” senaryosuna yabancılar. Kimya mühendisliğinden meslek denkliği almak için tecrübe aranmadığını öğrendiğimiz için bu yönde ilerlemeye başladık.

Meslek denkliği almak için deneyimlerinden, stajından, okul projelerinden bahsedebileceğin 3 tane rapor yazmak gerekiyor. Bizim için en uzun zamanı bu raporların yazılması aldı. Geçmiş bilgileri hatırlayıp yazmak yaklaşık 5-6 ay kadar sürdü. Eşim mezun olalı 6 sene olmuş ve kimya mühendisliği adına hiçbir şey yapmamıştı. Bol mesaili çalıştığı bir döneme denk gelince de süre baya uzadı. Beraberinde diploma, transkript vb. belgelerin toplanması… Meslek denkliği başvurusu aşamasında yatırman gereken bedel 750 AUD. Eğer değerlendirmenin daha kısa sürede bitmesini istiyorsan ek 250 AUD daha verip iki haftada sonucunu alabiliyorsun. Biz öyle yaptık. Neticede de iki hafta içinde meslek denkliğine onay geldi. 

Acenteden gelen her maili yürekler ağzımızda bir şekilde okuyorduk. Hele ki, saat farkından ötürü bazı onaylar gece saatlerinde gelip gidiyor. Danışmanımız Betül Hanım bazen bu mailleri sabaha karşı iletiyordu. Güne meslek denkliği alarak başlamak… Çok keyifli. Başlangıçta sadece hayal olan bir şey için sonuç almaya başlamak… Daha çok keyifli. 

Başvuru fazlarındaki tüm doküman iletimleri online bir portal üzerinden sağlanıyor. Her şeyi scan ediyorsunuz ve bu portaldan upload edilerek ilgili partilere iletiyorsunuz. Tabi bizim adımıza bu hengameyi danışmanımız halletti. Mail üzerinden de haberleşmeyi sağladık.

İkinci aşama ön başvuru. Meslek denkliğini aldıktan sonra, vize başvurunuzu yapabilmek için bir davet mektubu edinmelisiniz. Mevcutta sahip olduğunuz puana ve meslek denkliği bilgisi ile, ön başvurunuz online olarak giriliyor. Ertesi hafta davet mektubumuz geldi!

Nitelikli göçmenlik için kriterler ve meslek kontenjanları her sene Temmuz ayında belli oluyor. Meslek denkliğimizi aldıktan sonra ön başvuruyu girmemiz, şansa tam bu dönem ertesine denk geldi. Kimya mühendisliği kontenjanı tekrar açıldığı ve başvuru anımızda muhtemelen baya boş olduğu için bu kadar erken davet mektubu aldığımızı düşünüyoruz.

Ana başvuruyu yapmadan evvel anlaşmalı hastaneden detaylı bir sağlık raporu temin etmeniz gerekiyor. Bu arada, yapılan her test, toplanan her belge ana aday ve yanında götüreceği her aday için geçerli. Sağlık raporunu halletmemiz yarım günümüzü aldı. Avustralya hükümeti yalnızca akreditasyon verdiği sağlık kurumlarından bu raporu kabul ediyor. Türkiye’de bu kurum Amerikan Hastanesi. Kan ve idrar tahlili, göz muayenesi ve genel doktor muayenesi sonrasında sonuçları online olarak sisteme yüklüyorlar (sizin haberiniz olmuyor). Göz muayenesi, harf panosunu okuma şeklinde ilerlerken doktor muayenesinde genel sorular ve kontrol ile ilerleniyor (eşimin dövmelerini de kaydettiler). Gerekli diğer belgeler: pasaport, güncel CV, kimlik fotokopileri, geçerli bir dil sınavı sonucu belgesi, sabıka kayıtları, doldurulması gereken bir kaç (çok) form. Bunları toparlayıp danışmanımıza yolladık. Sabıka kayıtlarımızı e-devletten PDF olarak aldık. Yeminli tercümandan İngilizce’ye çevirttik. Bu belgeler de sisteme yüklendi.

Göçmenlik başvurusunun değerlendirilmesi için dosyanıza bir “case officer” atanıyor. Sisteme yüklenen bu belgeleri inceliyor, eksik bir şey varsa talep ediyor. Bize bu talepler danışmanımız aracılığı ile bildirildi. 

  • 25 Temmuz – Online başvurumuz oluşturuldu.
  • 29 Temmuz – Sağlık raporu alabilmek için gerekli HAPID’yi aldık (bu ID’yi hastaneye veriyorsunuz).
  • 6 Ağustos – Sağlık kontrolüne girdik (yani bir sonraki sene 6 Ağustos‘a kadar Avustralya’ya ilk girişimizi yapmalıyız).
  • 19 Ağustos – Case officer atandı.
  • 25 Ağustos – Başvuru belgelerini toparladık.
  • 27 Ağustos – PTE sınav sonucum geldi, başvuruya eklendi.
  • 31 Ağustos – Case officer’a belgelerin tamamlandığı bilgisi iletildi.
  • 13 Ekim – Case officer PTE sonuçlarımızı  PTE online sistemi üzerinden iletmemizi istedi (bu her zaman talep edilen bir şey değilmiş). Aynı gün ilettik.
  • 18 Ekim – VİZEMİZ ONAYLANDI…..:)))

Biliyorum eksikler var, zamanla aşacağımı düşünüyorum. Eksik kaldığını gördüğüm yerler olduğunda her yazışımda ekleme yapacağım. Bir sonraki yazımda da sanırım neden gitmek istediğimizden bahsedeceğim. Olur da bir yorum alırsam sonraki yazımı ona göre de şekillendirebilirim.

“Aman Allah’ım ! Eğer biri okur da yorum yazarsa” heyecanı çok garipmiş..

(Aşağıya düştüğüm notu bu yazıyı ilk yazdığım zaman yazmıştım :D. Nedense yazıyı paylaşmak için vizemizin sonuçlanmasını bekledim.)

Beklemek beklemek beklemek…Çok ama çok kötü bir duygu. Ama iyi sonuçlanacağına inancın tam olduğunda daha çekilebilir oluyor. Bu arada ne mi yapiyorum? Daha çok blog okuyorum, daha çok hayal kuruyorum. Bir an önce gelsin o vakitler istiyorum. Sanki yeniden evlenmek gibi olacak dedim bugün arkadaşım Seray’a :). Gerçekten biraz öyle.

Kanguru mu o?: Avustralya’ya göç ediyoruz.

Nasıl karar verdik,neler yaşadık ,ne kadar harcadık ,korkmuyor muyuz,çok uzak değil mi ? Tüm bunları her göç eden gibi ben de yazarak anlatmaya karar verdim 🙂
Çok heyecanlıyım ilk yazımı biraz daha detaylandirip,toparlayip kısa sürede paylaşacağım.
Görüşmek üzere..