Sydney’de ilk günlerimiz nasıl geçiyor?

İkinci bölüm 🙂

Aşağı yukarı saat sekizde odamızdaydık. İki kere Airbnb ile konaklamayı deneyimleme şansımız olmuştu. Bu sebeple gelmeden önce ilk on günü geçirebileceğimiz bir evin, ebeveyn banyosu olan bir odasını tuttuk. 10 gün başlangıç için iyi geldi. Bir hafta kısa olacaktı, on beş gün de pahalı. Bu on günde hem işlerimizi hallederiz hem de kiralık ev buluruz diye düşündük.

Akşam karanlığında pek bir şey belli olmuyor burada. Sokakları, İstanbul’u düşününce, oraya göre bayağı bir karanlık. Geldiğimiz akşam eşyaları bırakıp Ali&Başak ile beraber yemeğe çıktık. İlk yediğimiz yemek hamburger oldu tabi :). Çok lezzetliydi diyebilirim. Biraz sohbetten sonra bizi alandan aldıkları gibi tekrar odamıza bıraktılar.

Ertesi gün olduğunda gerçek Sydney’i görmeye, hissetmeye başladık. Sanırım burada kurallar ters işliyor dedik. O kadar fazla yeşil alan vardı ki ! Alışkın olduğumuzun dışında. En ufak bir boşluk bitki-ağaç-çimen ile değerlendirilmiş. Havanın şansımıza göre geçen bir kaç haftaya göre açık olması bizim içimizi iyice kıpır kıpır yaptı. Ortama çok rahat uyum sağlayıp alıştık. Sekizinci günü bitirirken hala “vay be” ne kadar yeşil diyorum.

Oz.

 

Woolahara Golf Club / Halka açık, golf parkı.

Bondi Junction

 

İki yanı çim kaldırımlar

 

Yapılacaklar listemiz şu şekildeydi:

  • Banka kartını al
  • Telefon hattı edin
  • Service NSW-Kimlik kartına başvur
  • Centrelink-Medicare’e başvur (Buranın Sgk’sı)
  • Tax File Number (Vergi Kimlik No) edin
  • Toplu taşımada kullanabilmek için kart al: Opal Card.

İlk günlerimizde kalmak için Bondi tarafını seçmiştik. Zaten Sydney yazınca Google`a ilk çıkan kelimelerden biri ‘Bondi’ idi. Ali&Başak da yakındı hem. Biz de bu bölgeden odamızı tuttuk. Şu anda kiralayacağımız evi de AirBnB evinde kalırken bulduk. Şansımıza istediğimiz gibi de oldu :). Bondi’ın ilerisinde, otobüsle 5 dakikada, yürüyerek 20 dakikada ulaşabileceğiniz Bondi Junction denilen bir semt var. Yukarıdaki listede paylaştığım her şeyin merkezi burada bulunuyor. Beşer dakikalık yürüyüşlerle hepsine teker teker girip, çıkabilirsiniz.

AirBnB Evimiz
Coastal Walk
Bondi Beach ile Tamarama Beach arasındaki kayalık bölümün panoramik görünümü
Bondi Beach

 

Banka hesabını Commonwealth Bank’tan Türkiye’deyken açmış, para transferi yapmıştık. Nasıl mı yaptık ? Çok kolaydı :).  Buraya tıklarsanız göreceksiniz, ülke çok göç alan bir ülke olduğundan sadece göçmenlere yönelik hesap açılışı yapmışlar. Ülkeye girişinizden 3 ay önceden itibaren hesabınızı açıp, transfer yapabiliyorsunuz. Siz bankaya gidene kadar paranız bloke hesapta tutuluyor. Web sitesindeki adımları takip ederek hesabı oturduğunuz yerden, hiçbir şey imzalamadan açabiliyorsunuz. Hatta biz bankaya hesap kartlarımızı alabilmek için gittiğimizde yine bir şey imzalatmadılar. Sadece pasaport ve hesap açılışı esnasında sağlanan internet bankacılığı kullanıcısı ile erişebileceğiniz bir dokümanı yanınızda bulundurmanızı istiyorlar. Bir de kartı postalayabilecekleri bir adrese ihtiyaçları oluyor. Herhangi bir adresi verebilirsiniz. Sadece gönderdiklerinde kaybolmayacağından emin olun. Biz Ali ile Başak’ın adresi kullandık. Siz de AirBnB evinizi kullanabilirsiniz. Sadece yeni evinize geçtiğinizde adres güncellemenizi yapmayı unutmayın.

Banka kısmı bu kadar diyebilirim. Bizden çok farklı işliyor. Daha rahatlar, daha çok güveniyorlar sanırım, kim bilir :). Ek olarak bankadan “bank statement-banka ekstresi” aldık. Bunu daha sonra adresi kanıtlamak için kullanacağız. Bir nevi ikametgah belgesi yerine geçiyor.

İkinci olarak hat almamız gerekiyordu. Burada seçenekler var ama biz araştırmadık, tanıdık diye Vodafone’a gittik. Çok tatlı Asya’lı (çok fazla çekik gözlü olduğu için kim Çinli, kim Japon, kim Tai, kim Vietnamlı emin olamıyorsunuz. Bu sebeple, insanları kırmamak için de Asya’lı tanımı kullanılıyor) bir kızımız bize yardımcı oldu. Özgür halen uzaktan Türkiye’deki şirketine çalıştığı için internet erişimi bizim için önemliydi. Evdeki veya kafelerdeki Wi-Fi’a güvenmek yetmeyeceği içiniyi bir GSM internet paketi de edinmek istedik. Ailelerle her yerde Skype/Whatsapp/FaceTime yapabilmek de bir diğer isteğimizdi. Bu sebeple faturalı çözümlerin üzerinde durduk. Yurt içi Vodafone’lular ile sınırsız konuşma, yurtdışı ve yurtiçi sınırsız mesajlaşma, birbirimizle paylaşımlı toplam 30 Gb internet paketi iki kişi toplam 85 AUD (aslında 100AUD ancak bize ilk hat için öğrenci indirimi, ikinci hat için ise aile paylaşımı indirimi yaptılar). Ailelerimizle internet üzerinden iletişim kurarız diye düşündük. Normal denebilecek bir fiyat ile bayağı yüksek gbli paket edindik.

Aklınızda olsun, daha ucuz paketler elbette ki mevcut. Hatta iki kişiyseniz birini kontörlü bir hat da alabilirsiniz. İnternet paketleri 6GB civarından başlıyor ve artıyor. Vodafone için konuşursak, sms ve yurtiçi görüşme hep sınırsız. Yalnızca internet kullanımı ölçülüyor.

Araya sıkıştırayım :). Telefonum beş senelik ve kırık olduğundan bana da iPhone 7 aldık. Fiyatı 1.229 AUD.

Service NSW kısmına geçelim. Buraya neden geldik? Yanımızda artık pasaport taşımayalım diye resimli kimlik kartı çıkarmaya. Birer adet form doldurduk. Yanımızda pasaportlarımız ve bankadan aldığımız ekstreler vardı. Sıra bize geldiğinde şansımıza eski kız arkadaşı Türk olan, Alman asıllı Avustralya’lı bir memur ile tanıştık :). Gülüm benim, gülüm benim diye şarkı söylemeye başladı. Tarkan, Sezen Aksu muhabbetleri ve klasik Türk argo sözleri eşliğinde başvuruları bitirdik. Kişi başı fiyat 52AUD. Beş senelik veriyorlar.

Hazır bahsetmişken, Service NSW’da çalışan bütün memurlar karşılarına gelen insanlar ile bol bol sohbet ediyorlardı. Baktığınızda, farklı hayat hikayeleri öğrenmek için harika bir yer. İş bitse bile bir süre bu sohbetler devam ediyor ve arkadan bir ‘hadi kardeşim’ efekti gelmiyor.

Üçüncü yapılacak şey olarak Medicare’e kaydolmak vardı. Yine orada da sıraya giriyorsun, seni işi biten memur çağırıyor. Bize sıra gelince pasaportlarımız ile vize onay yazımızın görüntüsünü istedi. Fotokopilerini aldı. İki haftaya postalanır kartlarınız dendi. E bu da bitti ;)?

TFN-Vergi Numarası internetten bu siteden online olarak alınıyor. Adımları takip edince numarayı almak çok kolay. Bir takip numarası alıyorsunuz, TFN belgeniz size postalanıyor. 1 hafta sonra elinizde.

Tüm bunlar, kalıcı oturma iznine sahip kişilerin, buraya gelip yaşamaya başlamak için ilk adımlarını oluşturuyor. Zaten yaşadıkça eksik bir şey varsa tamamlanır. Örneğin ehliyet alma kısmına hiç değinmedim. Ona henüz kalkışmadık. Ne zaman almaya çalışırsak ayrıca yazacağım. İkametgahı buraya aldırma işi kaldı bir de. Onu da buradaki Türk konsolosluğuna giderek hallediyorsun. Neler gerekli araştırmadım henüz. Bir dahaki yazılarda onu da yazarım.

Tamam, bu kısmı hallettik bir şekilde. Ama Sydney nasıl 🙂 ? Çooo..k güzel arkadaş. Şu ana kadar dolaştığımız her sokağı ayrı güzel. Bir kere yemyeşil, temiz, sakin, huzurlu ve en önemlisi insanlar güleryüzlü ve saygılı. İstanbul’da belki sadece zenginsen yaşadığın semt sakin, daha yeşil, huzurlu olur ya, burada şehrin her yeri öyle gözüküyor. Yaya geçidinde arabalar duruyor. Klişe ama gerçek 🙂 ! Bir de devlet boş bulduğu yere park yapmış, ağaç dikmiş. Sokağa adımını atmanla beraber etrafında birden fazla park görmen mümkün. Kaldırım  kenarlarında bile iki sıra çim ekili. Evlerin bahçelerinde, gövdesine  bakınca anlaşıldığı üzere, elli yılı  geçkin ağaçlar var. O kadar yeşil bir yer ki. Ne kadar yazsam az. Ayrıca çok fazla göç alan bir ülke olduğundan, her milletten insanı bir arada görebiliyorsun. Özellikle Bondi bölgesi bu konuda çok çeşitli. Bu yönüyle de çok güzel bir yer bence. Sonuçta farklı kültürleri tanıma şansın oluyor.

CBD – Botanik Bahçelerinden bir Ağaç

Görüpte çok şaşırdığım şeylerden biri; burada insanlar evlerinden çıplak ayak ile çıkıp denize öyle iniyor. Bu alışkanlıkları gerçekten var. Görünce o kadar tuhaf oluyorsun ki 🙂 İnsanları sokaklarda, marketlerde çıplak ayakla görmen mümkün. Bir de çok fazla spor yapıyorlar. Günün her saati etrafta koşan insanları görebilirsiniz. Araba fiyatlarının ucuz olduğunu duyduk ama park fiyatları bir o kadar da pahalıymış. Sokaklar çeyrek saat ile iki saat aralığında park bölgelerine ayrılmış durumda. Eğer yarım saatlik alanda bir saat arabanı bırakırsan ve eğer  farkedilirsen cezası 100AUD imiş :).Araba demişken birden fazla farklı renkte plaka gördük, sanırım bu tamamen senin tercihine kalmış. İstersen plakana istediğini yazdırabiliyormuşsun. AY10 plakalı araba, sen de bizdensin değil mi? Bunu okuyorsan ses et! 🙂

Buranın bir diğer güzel alışkanlığı ise; haftanın belirli günlerinde insanlar kapı önlerine kullanmadıkları  eski eşyalarını çıkarıyorlar. Her mahallenin farklı bir günü mü var onu henüz keşfedemedim. Gelmeden önce okuduğum bloglardan öğrenmiştim. Şimdi kendim, bizim için takip eder oldum 🙂 Mikrodalga fırın, yatak, koltuk, bebek arabası, ısıtıcı, golf sopası seti şu ana kadar gördüğüm eşyalar arasındaydı.

Yeni evimize taşındıktan sonra büyük market alışverişi yapacağız. O sebeple bir sonraki yazıda fiyatlara değinebileceğim. Şu an için ilk heyecanımızla, kısa sürede gördüklerimizi yazmaya çalıştım :). Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.

Dilerseniz buraya kadar olan kısmı buraya tıklayarak izleyebilirsiniz :).

Sevgiler.

Yeni evimiz !

 

 

Published by

selotonin

Merhaba ben Selin. Nisan 2017'de esim Ozgur ile beraber Sydney-Avustralya'ya taşındik! Tasinma sürecimiz, yaptıklarımız, sonrasında olanlar ve olacak her şeyi kendimce yazmaya başladigim bloguma hos geldin! Keyifli okumalar!

3 thoughts on “Sydney’de ilk günlerimiz nasıl geçiyor?”

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s